
Kayseri’nin Kuru köprü köyünde insanlar kıt kanaat geçinirlermiş. Evlenmek isteyen gençlerin gurbete gidip çalışması, düğün parası kazanması âdettenmiş. Derken köyden iki delikanlı sevdiklerine kavuşup evlenmek için İstanbul’a gitmişler. Bir müddet çalıştıktan sonra geri dönüp düğünlerini yapmışlar. Fakat köyün imkânlarıyla geçinmek oldukça zormuş. Damatlardan biri çareyi yine İstanbul’a gitmekte bulmuş. Ama giderken karısını da götürmek istemiş. Karısı toyluğundan mıdır korktuğundan mıdır bilinmez razı olmamış İstanbul’a gitmeye. Kocasının ardından beklemeye koyulmuş. Ama günler günleri kovaladıkça, haber gelmez oldukça içine bir kurt düşmüş yeni gelinin. Yeni gelin eskir olmuş, mektup yazıp cevap alamaz olmuş. Annesi ölmüş, köyün diline düşer olmuş. Bu içli mısralarda yedi yıldır dönmeyen kocaya yakılan ağıt olmuş. Kadın öldüğünde kocası yazdığı mektupları almış mı, kimse bilememiş.
(Ağam İstanbul’u Mesken mi tuttun türküsünde ki “Ağam”, kadının kocasına hitabıdır. (ağa kocadır)
Eskiden bir evde üç kuşak bir arada yaşardı. Çocuklar, Anne-Baba ve ağababalar. Ağababa evin babası olduğundan onun yanında başkasına baba demek ayıplanacağından saygıdan dolayı çocuklar babalarına Ağabey deyiminin kısaltılmışı Ağa derler babalarının babasına da ağababa derlerdi.
Çocuklar için; ağababa, babanın babasıdır. Dede ise annenin babasıdır.
Gelinler için ise -yine babaya saygıdan- kocaya ağa derlerdi.
İşte bu türkü; Kayseri inin Talas nahiyesine uzak bir yerden gelin gelen daha yıl dolmadan kocasının İstanbul’a gitmesiyle tamamen yalnız kalan ve yıllarca kocasından haber alamayan bir tazenin sitem dolu serzenişidir, bu türkü. (gerçi bu deyişleri Ahmet Gazi Ayhan’ın karısı tarafından Gazi Ayhan’a yazıldığı söylense de, Gazi Ayhan’a hanımı duyduğunu yazarak göndermiş o Rahmetli ’de yorumlamıştır)
İşte bir gelinin kocasına (ağasına) seslenir)
Ağam, İstanbul’u mesken mi tuttun,
Gördün güzelleri bizi unuttun.
Sılaya gelmeye yemin mi ettinGayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı
Ağam sen gideli yedi yıl oldu
Diktiğin dikmeler meyveye geldi
Seninle gidenler sılaya döndüGayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı
Ağam İstanbul’da salkım söğüttü
Şahsını unuttum nasıl yiğitti
Seninle gidenler oğlan büyüttüAylar tamam oldu yıllar tükenmez
Bakarım yollara yiğidim gelmez..
Verdiğin yazmayı bürünmeyim mi
Çıkıp da damlarda görünmeyim mi
Ellere bakıp da yerinmeyim miGayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı.
Ağam sen gideli dışa çıkmadım
Mor püsküllü yiğitlere bakmadım
Zülfümü sakladım, fese sokmadımGayrı dayanacak özüm kalmadı
Mektuba yazacak sözüm kalmadı
İlk yorum yapan olun