
Roman, Sarı-Özek bozkırının Boranlı tren istasyonunda yaşayan beş altı aileden biri olan Kazangap’ın ölümüyle başlar. Boranlı istasyonunun makasçısı Yedigey’in karısı Ukubala, bir gece yarısı uzunca bir yol yürüyerek, kocasına dostları Kazangap’ın öldüğü haberini götürür. Gözyaşları içindedir. Her ikisi de üzülmüştür. Yedigey, cenaze hazırlıkları için Boranlı’ya gider. Bu arada Sovyet – Amerikan uzay çalışmaları Parite Uzay Üssü yapılmaktadır. Kazangap’ın ölüm haberi geldiği zaman, uzay üssünden uzaya deneme roket fırlatmaları yapılmaktadır.
Yedigey, aziz dostu, can yoldaşı Kazangap’ın ölümüne, ayrıca da böylesine ilgisiz ve kimsesiz bir şekilde bu dünyadan gitmesine çok üzülür. Çünkü ölen Kazangap, onun Sarı-Özek bozkırına yerleşmesine ve sağlığına kavuşmasına çok yardımcı olmuştur. Savaştan döndüğü yıllarda Yedigey Cangeldi, işsiz, hasta ve güçsüzdür. Savaşa gitmeden önce Aral gölünde balıkçılık yapmaktadır. Savaştan güçsüz ve yorgun dönen Yedigey’e bozkır ikliminin iyi geleceğini söyleyerek onu Boranlı istasyonuna götürmüş, iş ve ev vermiştir. Dahası yeni yavrulamış devesini yavrusuyla Yedigey’e vermiş, sütünün yarısını kendisinin içmesini, diğer yarısını da yavru Karanar’a içirmeyi hiç unutmamasını istemiştir. Bugün boyu posu, gücü ve gösterişiyle bölgenin en görkemli çift hörgüçlü devesi olan Karanar, ölen Kazangap’ın hediyesi ve Yedigey’in sütkardeşidir.
Yedigey ve eşi Ukubala, Boranlıya döner ve cenaze hazırlıklarına başlanır. Ölenin oğlu Sabitcan ve kızı kentte yaşamaktadır. Onlara da haber gönderilir. Her ne kadar oğul Sabitcan eğitim görmüş biriyse de güvenilir biri değildir. Cenaze hazırlıkları tamamlanır. Cenaze Karanar’a yüklenir ve Boranlı’dan uzakça bir yerde olan Ana-Beyit Mezarlığı’na doğru yola çıkılır. Yolculuk sırasında Yedigey’in kafasından tüm bir yaşamı, meydana gelen olaylar gözünün önünden bir film şeridi gibi geçmeye başlar.. Önce Ana-Beyit Mezarlığı ve efsanesini hatırlar, oğlu tarafından öldürülen bir ananın acıklı hikâyesidir bu. Yedigey çok hüzünlenir.
Abutalip Kuttubayev, eşi Zarife ve çocuklarını hatırlar. Abutalip, savaşta esir düşmüş, Partizanlarla birlikte savaşmış ve geri dönmüştür. Boranlının en bilge kişisidir. Yazdıklarından dolayı tutuklanır ve orada ölür.
Yedigey, Abutalip’in eşi Zarife ve çocuklarına göz kulak olur. Zarife’ye umutsuz bir aşkla tutulur. Bunu hiçbir zaman Zarife’ye açamaz. Zarife çocuklarıyla birlikte Boranlı’yı terk eder. Bu aşk Yedigey’e Sarı-Özek’te yaşanmış ve destanlaşmış başka bir aşkı, Raymanlı Ağa ile Begümay arasındaki trajik aşkı hatırlatır ve çok üzülür. Balıkçılık yaptığı ve karısının ilk çocuğuna hamile olduğu yıllar aklına gelir. Özlemle geçmişi düşünür.
Burada cenaze alayı Ana-Beyit mezarlığına yaklaşmaktadır ve zaman da daralmaktadır.
Yedigey yeniden Abutalip’in ölümünü ve karısı Zarife’ye karşı duyduğu gizli aşkı hatırlar. Boynunda hâlâ onun hediyesi olan atkıyı okşar, içi burkulur. Rahmetli Kazangap’ın bu konuda ona söylediği dost öğütleri aklına gelir. Sonra Abutalip’in çocuklarının soyadının temize çıkması için Alma-Ata’ya gidişini, çabasını ve dostu bilgili insan Yelizerov’u hatırlar.
Kendisini ve eşinin yaşlandığını ve ihtiyarlığa hazırlanması gerektiğini, olgunlaştığını düşünür.
Cenaze alayı Ana-Beyit mezarlığına giderken Yedigey, kendisinin ve ulusunun geçmişini, acı-tatlı yanlarını bir bir gözlerinin önünden geçirir. O gün onun için ‘asra bedel bir gün olur’. Yetkililer cenazenin gömülmesine izin vermez. Öte yandan, Rus-Amerikan ortak araştırması sonunda kozmonotlar, uygarlık düzeyi Dünyanınkinden çok daha yüksek bir gezegen keşfederler. Bu gezegende yaşayanlar Dünyalılarla iletişim kurmayı düşünürler. Ama daha yüksek bir uygarlığı, daha iyi bir yönetimi kendileri için zararlı gören Dünyalı yöneticiler, bunu istemezler. Eserde bilimkurgulu bir bölüm de Dünyanın geleceğine göndermelerde bulunur. Kazangap’ın ölüsü ise, yol üzerinde bir yerde toprağa verilir.
Yedigey Cangeldi, cenaze alayıyla Boranlı’ya geri dönmez. Ana-Beyit’i uzay üssü yapanlardan hesap sormak için Karanar’ın sırtında Ana-Beyit’e döner. Tam kapıya vardığında uzay üssünden uzaya roketler fırlatılmaktadır. Roman şu vurguyla sona erer:
“Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir, gider gelirdi.
Bu yerlerde demiryolunun her iki yanında, ıssız, engin, sarı kumlu bazkırların özeği Sarı-Özek uzar giderdi…”
Cengiz Aytmatov
İlk yorum yapan olun