Tepegöz

Oğuz ellerinde bir canavar türemiş. Adına Tepegöz derlermiş. Çünkü, tepesinde tek bir gözü varmış. Bir periden doğmuş. Anası onun parmağına bir yüzük geçirmiş:

<< Sana ok batmasın, etini kılıç kesmesin >> demiş.

Tepegöz ne görürse yermiş, bir türlü doymazmış. Oynadığı oğlanlardan kimisinin burnunu , kimisinin kulağını yemeye başlamış. Bunun üzerine onu kentten çıkarmışlar. O da gitmiş kayalık , yüce bir dağda yaşamaya başlamış. Orada da kötülük yapmaktan geri kalmamış . Yol kesmiş. Tuttuğu hayvanları , insanları yemiş . Tepegöz ‘ün üstüne silahlı adamlar salmışlar . En yiğit insanlar bile onunla başa çıkamamışlar .

Sonunda Oğuz eli ile Tepegöz anlaşmaya oturmuşlar . Tepegöz :

– Oğuz ellerinden yaşlı iki adam isterim . Bana hizmet etsinler, demiş. Günde yemek için de iki adamla beş yüz koyun verin .

Oğuzlar çaresiz razı olmuşlar. Ama günler geçtikçe Oğuz ellerinde ne yiğit kalmış , ne koyun .

Oğuzlar içinde Basat adlı bir yiğit varmış . O günlerde savaştan dönmüş . Tepegöz ‘ün yaptıklarını ona anlatmışlar. Basat :

– Ben onunla döğüşebilirim, demiş.

Babası :

– Gitme oğlum, demiş . Ocağımızı ıssız koma !

Basat :

– Yok , ak sakallı , sevgili baba , giderim , demiş .

Okluğundan bir tutam ok çıkarmış , beline sokmuş . Yayını omuzuna asmış . Kılıcını çaprazlama kuşanmış . Hançerini almış . Anasının, babasının elini öpmüş : << Hoşça kalın >> demiş .

Tepegöz ‘ün yaşadığı dağa çıkmış. Bakmış ki Tepegöz güneşleniyor. Bir ok atmış. Ok , Tepegöz ‘ün göğsüne değmiş , kırılıp yere düşmüş. Bir tane daha atmış , gene öyle olmuş. Tepegöz, kendine hizmet edenlere :

– Sinekler beni rahatsız ediyor, demiş.

Başını kaldırınca Basat ‘ı görmüş. Elini eline vurup gülmüş :

– Oğuz ‘dan bana bir tane kuzu geldi, demiş. Basat ‘ı kovalayıp tutmuş. Adamlarına :

Okumaya devam...  Kıymetli tuz

– İkindi vakti bunu bana kızartın, yiyeyim, demiş.

Basat ‘ı çizmesine sokmuş. Kendisi de mağarasına girmiş. Yatıp uyumuş. Basat ise hançerini çıkarmış. Çizmeyi kesip dışarı çıkmış. Hizmet eden adamlara sormuş :

– Bunu nasıl öldürebilirim ?

– Bilmeyiz , demişler. Ama gözünden başka yerinde et yok.

– Şu kılıcımı ocağa koyun. Ateş gibi kızarınca bana verin.

Adamlar dediğini yapmışlar. Basat kılıcı almış. Usul usul Tepegöz ‘ün başucuna varmış ve birden kılıcı gözüne saplamış. Tepegöz bir bağırmış ki dağ taş inlemiş. Basat da sıçrayıp kaçmış. Mağaradaki koyunların arasına girmiş. Tepegöz artık görmüyormuş. Basat ‘ı elleriyle aramaya başlamış. << Henüz mağaradasın. Tutarım seni ! >> diye bağırıyormuş. Kaçmasın diye mağaranın kapısına durmuş. Ellerini iki ayağının arasına koymuş.

Mağaradaki koyunlar Tepeöz ‘ün sesinden ürkmüş, dışarı kaçıyorlarmış. Tepegöz buları birer birer elleriyle yokluyormuş. Basat, koyunlardan birinin karnı altına saklanıp kaçar diye düşünüyormuş. Koyunlar arasında bir koç varmış. Basat bunu kesip yüzmüş. Ama başı ile kuyruğunu derisinden ayırmamış. Postun altına girmiş. Başka koyunlar gibi , Tepegöz ‘ün ayakları arasından geçmeye çalışmış. Tepegöz, koçu boynuzlarından tanımış :

– Ey koç ! Ben ölüyorum. Artık sen de yaşama ! diye bağırmış. Koçu boynuzlarından, kuyruğundan tutmuş. Elinde kalan deriyi duvara fırlatmış. Basat serbest kalınca hemen Tepegöz ‘ün ayağının arasından kaçıp dışarı çıkmış, kurtulmuş.

Dede Korkut Masallarından

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*