
Bir zamanlar bir yaşlı karı koca vardı. Bahçelerine ektikleri marula, turpa, havuca, domatese, şalgama bir tavşan dadanmıştı. Hepsini yiyip bitiriyor, zavallı ihtiyarcıkları aç bırakıyordu.
Birçok kez tuzak kurmayı denediler, ama kurnaz tavşan tuzağa düşmüyor, onlarla açıkça alay ediyordu. İhtiyarcıklar ne yapacaklarını bilmiyordu. Sonunda bir dostları yol gösterdi:
“Tavşanın bahçeye girdiği yere mumdan bir bebek koyun.”
Öyle yaptılar. Tavşan girerken mum bebeğe takılınca dedi ki, “Çekil yolumdan, yoksa çarparım sana!”
Bebek aldırmadı bile. Tavşan birçok kez vurdu, tekmeledi, kollarını yüzün yüzüne çarptı, “Bırak beni geçeyim, yoksa seni yine tekmelerim.”
Uzun süre böyle bağırıp çağırdı ama bebekten bir yanıt gelmiyordu. Koskocaman bir tekme daha savurdu, yumruklar attı…
Sonra durup yineledi: “Yol ver, yol ver bana, yoksa seni yataklarım.”
Ama mum bebek kılını bile kıpırdatmıyordu.
Çünkü yapma bebekler konuşmazlar, kımıldamazlar. İster tekmelensin, ister dövülsün, ses çıkarmazlar.
Ertesi gün dede gidip baktı, tavşanın tuzağa düşüp düşmediğine. Yakalayıp onu bir saz sepetin altına koydu. O sırada nine de, tavşan yemeği pişirmek için sosluk baharat öğütmekteydi. Hazır olunca dede tavşanı almaya gitti, ama bi de baktı ki tavşan yok! Kaçmış!
“Sos mos yapma nine artık” diye seslendi, büyücüler uçurmuş tavşanı.
Meksika Masalları
İlk yorum yapan olun