
Ormandaki hayvanlar sevinç içindeymiş. Çünkü ormanlarına apartman yapılacakmış! Yıllardır açık havada yaşayan hayvanlar, bu gelişmeye çok seviniyorlarmış. “Artık bizim de çok odalı, kocaman bir evimiz olacak.
Kaloriferlerimiz yanacak. Elektriğimiz, suyumuz, belki telefonumuz bile olacak.” diyorlarmış.
İnşaat çok geçmeden başlamış. Önce ormandaki ağaçlar kesilip düz bir alan elde edilmiş. Sonra her taraf kazılmaya başlanmış. Kazı işini çok iyi bilen tavşanlar, köstebekler ve yılanlar da kazıya yardımcı olmuşlar. Tuğlaların taşınmasına maymunlar yardım etmiş. Tuğlaların üst üste dizilip harçlanmasına ise zürafalar. Filler de binanın boyanmasında gönüllü olarak çalışmışlar. Boyayı hortumlarıyla püskürterek binanın çabucak tamamlanması için ellerinden geleni yapmışlar.
Sonunda neşe ve yardımlaşma ile inşaat kısa zamanda bitivermiş. Artık yeşil ormanın yerinde kocaman modern bir bina yükseliyormuş. Hayvanlar sevinç içinde eşyalarını toparlamış, yeni dairelerine yerleşmişler.
Ne dersiniz, hayvanlar mutlu olmuşlar mı? Ne gezer! Evine yerleşen herkes
durmadan bir şeylerden şikâyet ediyormuş. Kangurular, çok üşüdüklerinden ve kaloriferlerin yeteri kadar yanmadığından yakınıyorlarmış. Oysa kalın kürklü tilkiler, “Kaloriferleri kapatın, sıcaktan patlıyoruz!” diyorlarmış.
Zürafa, dairesine sığamamaktan şikâyetçiymiş. “Taşındığımızdan beri bütün aile iki büklüm yürüyoruz. Tavan bizim boyumuza göre çok alçak olmuş!” diye söyleniyormuş.
Zürafanın aksine kaplumbağalar dairenin kendilerine çok büyük geldiğini söylüyorlarmış. Anne kaplumbağa yöneticiye bir mektup yazıp
“Sabah uyanıp yataktan kalkıyorum, kahvaltı hazırlamak için mutfağa gidene
kadar öğlen oluyor. Eh ne yapayım, ben de kahvaltı yerine öğlen yemeğini
hazırlayayım diyorum. Ama bu kez ben mutfaktan odaya gidip sofrayı kurana
kadar gün bitiyor. Açlıktan öleceğiz.” diyerek dairelerinin daha ufak bir
daireyle değiştirilmesini istemiş.
Anne tavşanın en büyük şikâyeti, kendi yavrularıymış! Ne söylese yavru
tavşanlara söz geçiremiyormuş. Küçük tavşanlar toprağı kazmaya alışmışlar
bir kere. Bir dairede oturduklarını unutup durmadan evin orasını burasını
kazıp duruyorlarmış.
İçlerinde hayatından memnun olan yalnızca balık ailesiymiş. Nasıl memnun olmasınlar ki? Evlerini tavana kadar suyla doldurmuşlar, odadan odaya keyifle yüzüp dolaşıyorlarmış. Alt katlarında oturan komşuları aslan, kaç kez yöneticiye tavandan su aktığı için şikâyette bulunmuş.
Yine de içlerinden en şanssızı filmiş. Evi giriş katında olmasına rağmen
henüz kapıdan içeri girememiş bile. Daha ilk günden koca gövdesiyle kapıya
sıkışıp kalmış, güzel evinin içini hiç görememiş.
Sonunda ilk apartman toplantısı yapılmış. Hayvanlar apartmanda yaşamanın kendilerine göre olmadığına karar vermişler. “Eskiden çok daha mutluyduk. Tavanımız gökyüzü, yatağımız yeşil çimenlerdi. Yağmurla duş yapar, güneşin kaloriferinde ısınırdık. Böyle duvarlarla kendimizi neden hapsettik ki?” demişler.
Hepsi eşyasını toplamış, apartmanı terk etmiş. Ama bir de bakmışlar ki ağaçlar yok, çiçekler yok! Ormanları ortadan kaybolmuş! Tabi, binayı yapmak için ağaçları kesmemişler miydi?
Şimdi yeni ağaçlar dikip onların büyümesini bekleyecekler ve ormanlarını
yeniden yaşanılır bir hâle getirecekler.
Siz ne dersiniz? Becerebilecekler mi?
Aytül AKAL
İlk yorum yapan olun