
Sisli bir yerdeyim.. Çok üzgünüm.. Nedenini tam da bilmiyorum.. Can’ım yanıyor.. Kalbim çok acıyor.. Tek bildiğim bu.. Neden, nasıl, n’oldu da canım böyle yandı?! Kim yaktı canımı bunca? Bu acı yeni mi oldu?! Yoksa hep oradaydı da ben mi yeni farkediyorum acaba?! Hiç bilmiyorum.. Zaten neyi biliyor ki şu insan oğlu/kızı halimiz?! Hiç.. Öle işte. Canım yanıyor biliyor musunuz?!.. Bilin ya!!! Çok yanıyor.. Gözlerimden yaşlar süzülerek akmaya başlıyor.. İyice dalıyorum sislere doğru.. Sessizce suda kayarcasına ilerleyen kayıkta, yüzüme vuran nemli sisin etkisi gözyaşlarımı destekliyor adeta.. Doğalca kolayca akıyorlar hiç zahmetsiz.. Hep bu anı beklemişler sanki.. Doğalca akıp yollarını buluyorlar yüzümden göğsüme tam iki göğsümün arasından yüreğime ulaşıyor tıpkı doğal yatağını bilen asırlık bir nehir gibi.. Sanki çorak kalıp kurumuş son yüzyıllarca.. Şimdi hatırlıyor yeniden yolunu.. Su gibi aziz ol derler ya anlıyorum.. Su akar yolunu bulur da derler ya.. Onu da anlıyorum.. Beni ağlatana, bunca içten ağlamama vesile olana şükrediyorum canım yana yana.. Hafiften ani bir serinlik değiyor yüreğime acımın dağlanarak üzeri kapatılmış yaralarının arasından bir çiçek yeşeriyor önce, sonra bembeyaz dipdiri taze saf ihtişamını gösteriyor bir anda usulca üsulünce doğalca hep beklediği anlarca yüzyıllarca zamanı açmaya gelmişçesine mağrur, emin, vakur ve masum, kendince.. Aşk.. İşte o an anlıyorum ki gözyaşlarım yüreğime ulaştı tam ortasından göğsümün.. Hissettiğim ferahlık akan damlaların acı dolu yüreğimde yarattığı şifa etkisiymiş meğer.. Herbiri inci tanesi değerindeki gözyaşlarımın güncel anlamına varıyorum.. Her birinde senin o güzel yüzünü görüyorum.. Acım sen, şifam sen.. yüreğim sen.. canım sen.. Benden çıkıp bana gelen bunca sen ile ben nasıl baş edicem ki..?! .. Hiç bilmiyorum.. Sana ererken seni özlüyorum.. Bu nasıl bir şey ki?! .. Ben.. Hiç bilmiyorum.. Nerdesin? Bilmiyorum… Kiminlesin? Bilmiyorum.. Sende ben neyim? Onu da bilmiyorum.. Ama sen bende herşeysin?! Bu nasıl bir şey?! İşte ben onu hiç bilmiyorum?!.. Acımı, üzüntümü, hasretimi bendeki varlığının deli sevincine bıraktım gitti.. Ne halleri varsa görsünler diye.. Ben kendimi sislere bir de sulara bıraktım gitti.. İçimdeki sen ile ne halim varsa görim diye..
….
“Ne bu böyle yaw?! Sanki Piedra ırmağı kıyısında oturdum.. Ağladım.. Misali.. Film mi çeviriyoruz burada?! …” dedi bir ses..
Gözümü açtığımda bir kayanın üzerinde ellerimi başıma yastık yapmışım da uyuyakalmışım şeklinde buldum kendimi.. Biraz şaşkın biraz yorgun.. Ancak huzurlu..
“Günaydın..” Diye seslendim yumuşakça.. Huhu?! Nerdesin?! Diye seslendim.. Sonra da “Ve tabii ben neredeyim?!.. “Dedim kendi kendime..
Yattığım yerden kalkıp etrafıma baktım. Kayanın hemen bitiminde şıkır şıkır akan bir ırmak.. Biraz ileride boylu boyunca uzanan bir çimenlik alan. üzerinde en sevdiğim yabani İstanbul papatyaları.. Suyun öbür yanında yani karşıda sıcacık sevgi yayan sık çam ağaçlarından zümrüt rengi bir orman..
Tatlı tatlı kuş cıvıltıları.. Akan suyun yumuşak şıkırtılı sesi.. Pırıl pırıl bir güneş.. Oh.. Cennettemiyim ne?!..
“Heee.. Ya.. cennettesin.. Oldu.. Ben de huri.. Hehe.. :)) .. Dedi dalgacı bir ses..
“Aaaa.. Kimsin sen? .. Göremiyorum hem nerdesin? ..”
“Hophophop.. Değiş tonton!! Hu huuu.. Kıps.. Kıps.. ” diye şaşırtan ifadeler ile seslendi..
Bir anda kayanın arkasından suyun kenarından dikkatlice yürüyerek bana yukarı doğru kafasını uzatan tatlı mı tatlı, muzip, şirin suratlı, meraklı ve zeki bakışlı dünya güzeli bir tilki..
“Aaa… Haha:)) sen de nereden çıktın yaw?! Hem sen konuşuyorsun?! Allahım bana yine bir şeyler oldu. Artık günlük hayatın içinde de bunların seslerini duyup konuşmalarını dinliyorum.. Sen hayır et bu durumu …!!..”
“Pişt!!.. Baksana sen bana?! Sen kiminle konuşuyorsun öle hayret mayret?! Benden başkası mı var sanki burada?! Hey allahım tüm deliler de beni bulur burda?!..” Diye söylendi kızıl tilki..
“Haha:)) allahallah bir de kafa tutuyorsun yani durumun garipliği yetmiyor gibi..;)) .. ” diyebildim..
“Yok yani burası bizim mekanımız da ondan şettirdim.. Yani.. Ay neyse hoşgeldin şekerim!!.. Pek de tatlıymışsın?.. Hayırdır ne düşürdü seni buralara?! Yani bu yollara?!..”
“Ne biçim konuşuyorsun sen yaw?! Aaa.. Düşürdü müşürdü?!..allahallahh.. Hem kimsin sen bakim? Nerdeyim ki ben?!”
“Ne demek sen kimsin? Ne demek ben neredeyim?! Sen bilmicen de ben mi bilicem nerede olduğunu?! Hıh.. Ben buranın baş aktörüyüm.. Asıl sen kimsin? Ve ne arıyorsun benim mekanımda?!.. Anlat bakalım bebek?! Dökül..!! Ee hadiii.. Benim vaktim değerli.. Hadi hadi.. Çözelim ne derdin varsa da yolumuza devam edelim di mi şekerim?!.. İşimiz çok daha o-hooo.. Dbgtuh..!!”
“Tamam tamam.. Çattık valla.. Allahım bir kerede bir normal çözüm yolu yollasan bana ne olur ya Rabbim?! Hep böle enteresan bir olaylar.. Böle sevimli varlıklar falan.. Yani hadi çöz bakalım çözebilirsen.. Bak Tilki kardeşciğim sen çok tatlısın sana diyeceğim yok da ben garip bir rüya gördüm çok canım yanıyordu.. Kalbim acıyordu.. İçim buruluyordu.. Böle çarklar dönüp kalbimi aralarında sıkıştırıp parçalıyordu!… Dhhudsö…”
“Ayyh bayılıcam.. Kızım sadete gel vallahi içim şişti.. Çarklar marklar..!!!”
“Napiyim yaw?! Olan bu.. Acımın boyutunu nasıl anlatiyim yani başka türlü.. Aaa.. Dur.. Sonra sislerdeydim ağladım vs. Bir baktım burada uyandım.. Anlayacağın feciiii bir kabus gördüm ben!! Korkunçtu ama.. Ben böyle Can yanması görmedim.. Hiç.. Sonra da navigasyonum bozulmuş sanırım. Bir baktım burada uyandım.. Tam bu kayanın üzerinde.. Senin sesinle..”
“Hımmmmm… Heeee.. Aaaaa.. Yaaa.. Şimdi senin durumuna burada şöyle diyoruz… Ay bu ne yaw!! Hiç renkli bir şey değil bu.. Kapkara valla içim karardı.. Ne desem bilmem ki.. Ah.. Hımmm..”
“Ya noluyor?! Sanki kötü bir hastalık teşhisi koyar gibisin. İçim şişti valla.. Korkutmasana beni. Zaten kabus görmüşüm..!!”
“Bak şekerim.. Sen şimdi in şu devasa kayanın üzerinden bir kere!! Ne o öle sanki biri sana birşey yapacak gibi çıkmış tünemişsin oraya.. Burada herkes güvendedir bir kere onu bil! Aa.. ”
“Tamam. Kızma ya!.. İniyorum!..”
“Heh şöyle. Laf dinle biraz!!.. Şimdi git şu güzelim “her derde deva ırmağı”mıza bir elini yüzünü yıka!!.. Hatta ben bakmıyorum hihehe:)) gir bir güzel yıkan!! Dikkat et de taş olma… Haha:)) Su buz gibi.. Açar seni.. Ohh mis gibi.. Ahaha:)) ..”
“İyi peki.. Hadi bakalım nelere devaymış bu güzel ırmağınız.. Nerdeysem hala anlamadım ya!!.. Bir ismi cismi de yok mu buranın?! Anlatacak olsam ne dicem?! “Sırra kadem ülkesi” topraklarında “her derde deva ırmağı”nda yıkandım.. “Bilgiç Tilki” ile sohbet etmekle kalmadım. Kendisi bilfiil ültimatomları ile beni kendime getirdi.. Şey pardon bana rehberlik etti.. ”
“Ne o canım?! Beğenemedin mi?! Sen daha iyisini yaptın becerdin de kendi hayatında ondan navigasyon aletin bozuldu da buralara düştün di mi?! Hey hey!!! Hadi hadi çok konuşma da yürü bak su seni bekliyor dertlerini rüyalarını kabusunu anlat da arındırsın.. Dinlemeyi öğren biraz..heh.. Şöle.. !! Tray tray lay lay..” “Hadi canımm..”
” Allahım vallahi çıldırmış olmalıyım.. Bu geçen gün sosyal medyada bayılıp da ne şeker diye fotolarını paylaştığım tilkiye benziyor. Hatta o sanırım. Bu nasıl bir oyun?! Hayal gücüm beni sınıyor mu ne?!..” “Tamam tamam.. Gidiyorum.. Napıcam anlat düzgünce.. dee yapim artık bitsin.. ”
“Eheum!.. Şimdi sakince yürü ırmaktan izin iste.. Suyunda şifalanma niyeti ile geldim.. Beni lütfen kabul et.. Yüce şifa gücüne açığım.. Dertlerim şunlar.. Derdime deva ol. En yüksek hayırlara vesile ile. Herşey benim, ilgili herkesin ve bütünün hayrına en güzel doğal tatlı keyifli sağlıklı mutlu iyi bir şekilde çözümleniyor ve en yüksek hayrına, bütünlüğe ulaşıyor. Çook teşekkür ederim. Sevgi ile olsun. Diyorsun ve yüreğini açıp bilincinle bırakıp şifa bulması için tamamen teslim oluyorsun. Artık kara sevda mıdır? Kabus mudur? Karma mıdır? Her nemenem bişey ise şifalansın gitsin aksın bütünde iyileşsin sen de özgür ol hopla zıpla gez!! Aaa ne o öle garip tripler mripler değmez yaw! Hayat güzel. Hem sen de fena değilsin yani!! Yaşa be kızım işte. Boşver biraz da.. ”
“Ay tamam dur neler yapıcamı unutmadan yapim unutucam şimdi.. Hem nerden çıkarıyorsun sen kara sevda mevda aa öyle bir şey yok!!.. Korkutmasana sürekli garip şeyler söyleyip de beni… Aaa.. ”
“Hee yok da burada işin ne?!! Benimle?!! Hem de… 🙂 ..hehe:)..”
“……””?!”
“Ben ilişkilerin en bi rehberi nam-ı değer baş danışman şirin bilge başkan “Kızıl Tüy Tilki”..”
“Hayallahım ben… IhIö öhöm.. Aaaa.. Çok memnun oldum.. Ben de benzer bir görev ile çalışıyorum normal hayatımda da.. Yani tabii sizin yanınızdan geçmez benim öle süslü yani yani şey.. bir statüm yok tabii ne demek.. ne tesadüf?!… Hıhı.. !..”
“Heh iyi işte bişeyler öğrenirsin benden burada. Hadi bakim aklını ver şimdi.. Buraya.. Yüreğini aç.. Hafifle.. Hisset.. Bırak!.. Oh.. Aksın. Şifa yerini bulsun. Sen de rahatla ben de.. Hadi bakim görim seni!.. Heh..”
“Tamam.. Oldu bi kere artık.. Yapim de biran evvel.. Allahım sen yardımcım ol.. Ben de akıl makıl hak getire..”
Irmağın kıyısına gidiilir.. Bir güzel dualar edilir.. Yürekten tüm karaltı yaratan dert, sıkıntı, kabus sökülüp atılır suyun ruhuna şifa için bırakılır.. Sudan izin istenir tabii ki en önce. Suyun ruhuna bir güzel dua edilir, yardım istenir.. Yürek açılır.. Sonra dert kısmı bitince bir güzel olumlu niyetler dilekler sunulur.. Öylece yüreğinin en derinlerinden akıp geldiğince.. Samimiyetle.. İçten dışa birleşerek.. Su ile bir olup akarak.. Allahım yüce Yaradan sen dualarımı kabul eyle. Sen benim gönlümün en saf yerinden niyet ve dualarımı bilensin sen gönlümün saf, temiz, masum aşkı ile beni buluştur.. Yürek yüreğe, can cana, sonsuz hayat yolumuzda bu yaşamda da bizi aşkın mutluluğu, bilgeliği, bilinci ile buluştur ya Rabbim.. Birbirimizi doğalca kolayca bulup tanıyalım anlayalım lütfen.. Tek yürek hakikati ile yolumuzu açık ve aydınlık eyle.. Doğru zaman, mekan ve gerçeklik boyutunda sevgi ve sağlıkla. Birlik bütünlük içinde aşkı muhabbetinde yaşamayı ve bunu doğalca kabul etmeyi nasip eyle.. Yer Gök Cennetin içim dışım Bir Ben’im tek gerçek Aşk’ında olanım.. Ey suyun ruhu sevgi ile gerçek ol şifa ol mutluluk ol. Aşk ol.. Aşkı şifam ol..
Ve buzzz gibi suya dalınır.. Öylece.. Bir olarak..
….
“Günaydıın..”
“Can’ım….:)… !!!..:) .. ”
“Hadi kahvaltı hazır.. Öyle derin uyuyordun ki kıyamadım uyandırmaya..”
“Hımmm.. Sorma ya.. Çok entresan rüyalar gördüm.. Şimdi bölük pörçük hatırlıyorum ama.. Hissi çok güzel.. Aşk dolu uyandı bugün içim.. :).. ”
“Ne o beni mi gördün yoksa rüyanda..:).. Ee öyleyse doğal tabii..:))..”
“Valla seni mi gördüm bilmiyorum ama.. Sevgin daima yüreğimde onu biliyorum.. Ee dolayısıyla sen hep benimlesin.. Bundan eminim..:)..”
“Hımm.. Güzel geldi bu şimdi.. Ben yüreğinde seninleysem.. Dolayısıyla sen de benimlesin.. Sevgi yürekten yüreğe tek gerçek olduğuna göre.. Güzel bir kahvaltıyı haketti bu sohbet.. Hadi sonra gidecek yolumuz, görecek yerlerimiz ve yaşanacak bir hayatımız var.. Yolcu yolunda gerek..”
“Evet.. Biliyorum.. Artık.. ”
……….
Buddhist monks release floating lanterns during Loy Krathong.
© Duey Moore
nationalgeographic
İlk yorum yapan olun