
Anadolu’nun sözlü kültür kaynaklarından biri de halk hikâyeleridir. Bunlar çoğu zaman yazıya da dökülmüş; Kerem ile Aslı, Ferhat ile şirin, Âşık Garip gibi… konuları aşk üstüne, kahramanları çoğu zaman, “Ak sakallı, yaşlı bir Pir’in elinden bade içmiş halk ozanlarıdır. Kimi Mecnun’dur, Leyla’sı uğruna çöllere düşer. Kimi Kerem gibi şu oba benim, bu kent senin, diyar diyar Aslı’sını arar. Kimi Ferhat olur, şirin uğruna dağları deler; Âşık Garip olursa şah Senem’in yoluna gönlünü serer. Ortada her zaman bir engel vardır, sevgilileri birbirinden ayırır. Bu engel onları mezarında da bırakmaz. Bir çalı dikeni, bir böğürtlen otu olur. iki sevdalının iki gül fidanı arasında biter.
Anadolu’nun birçok köy, kasaba ve kentinde halk hikâyelerinin kahramanlarına ait türbeler vardır. Gerçekten bu kahramanlar yaşamış, öldükleri zaman da buralara gömülmüş müdür? Bilinmez… Bunlardan birisi Konya’dadır. Bunların hikâyesi şöyledir:
Zühre, bir sultan kızı, Tahir bir vezir oğludur. İkisi de anne ve babalarının yedikleri bir sihirli elmadan dünyaya gelmişler; birlikte oynamış, birlikte büyümüşlerdir. Önceleri bir hocanın rahlesi önünde diz çöküp okurlarken sonra yaşlı bir Pir’in elinden içtikleri “âşk badesi” ile sarhoş olur, yüreklerini aşkın yalap yalap ateşiyle közleştirirler. Artık sazla sözle deyişler söylemekte, birbirlerine olan aşklarını dile getirmektedirler. Bu böyle gitmeyecek, bir engel ortaya çıkacak, daha beşikteyken sözleri kesilen bu iki sevgili birbirinden ayrılacaktır. Çünkü halk âşıklarının alın yazısı böyledir. Bu çizgide kaderleri birliktir.
Gün gelip çatar kader ağlarını örer, Tahir Konya’dan Mardin zindanına sürülür, sevgilisi Zühre de zindanın bir odasına kapatılır. Her iki âşık, umutsuz aşklarının çilesini çekmeye, yüreklerindeki petek petek aşk balını saza ve söze dökmeye devam ederler. Gün olur Tahir zindandan kurtulur. Konya yoluna düşer, Konya sarayından sevgilisini kurtarmak isterken yakalanır. Bu kez bir sandala bağlanarak başıboş, Beyşehir Gölü’nün hırçın dalgalarına bırakılıverir. Göl Emir’i onu bulur, konağına getirir. Bu sırada Zühre’nin bir bey oğlu ile düğününün yapılmakta olduğu haberi alınır. Tahir kılık değiştirerek Konya’ya gelir. Bir yolunu bularak saraya girer.
İlk yorum yapan olun