
Uçurtma kullanmayı Türk çocuklarından öğrendim. Pazar sabahları kartal şeklinde uçurtmaların satıldığı Rumeli Hisarı’na gidiyordum. Orada bütün çocukların uçurtmaları vardı ve çok güzel yarışmalar düzenleniyordu. Ama Bursa’da Ulu Cami’nin yanında gazete kâğıdı ile de uçurtma yapmayı öğrendim.
Beylerbeyi’nde Münevver Ayaşlı Hanım’ın evinde küçük olmasına rağmen Mevlevi olan bir çocuk vardı. Münevver Hatun’u ziyarete gittiğim zamanlar bu çocuk elimi öpmeye gelir, tekrar oynamaya gitmeden önce de elini göğsüne götürüp: “Destur!” derdi.
Başka dostların evlerinde de evin çocukları beni selamlamaya gelip küçük serçeler gibi “Hoş geldin abla.” deyip tabağımdan bir parça börek veya tatlı alıp uçup giderlerdi. Bazıları da divana oturup sessiz sessiz biz büyüklerin sohbetini saatlerce dinlerdi. Ertesi gün öğretmene okulda:
“Dün bizim eve İtalya’dan bir misafir geldi.” diye anlatacaklardı.
Şehirlerde veya köylerde okula giden veya okuldan eve gelen Türk çocuklarını görmek güzeldir.
Anadolu’da bazen okul evden uzaktır ve çocuklar neşeli neşeli küçük gruplar hâlinde yollar boyunca yorulmadan yürürler. Evden tertemiz saçları iyi taranmış ve kışın genellikle yakası kürklü veya kadifeli paltolarla giyinmiş yola çıkarlar. Büyük ve kültürlü birer insan olmak için yollar uzundur. Evlerinden uzak oldukları için de ellerinde okul çantasından başka bir de yolluk çantaları vardır.
Türk çocuklarıyla ilgili daha birçok hikâyem var ama onları kalbimde tutmaya devam edeceğim.
Anna MASALA
İlk yorum yapan olun